Gizemli Bir Şarkının Öyküsü: EAGLES - Hotel California (1976)
| Hotel California şarkısını duymayan, bilmeyen var mı?
Şarkımız Hotel California 1976 yılında yayınlandı.
Orijinal albümün plak yanda görüyorsunuz. Plak içinde klipvari fotoğraflar da bulunmakta.
Bu şarkı 1976 tarihinden sonra da 1980'de Eagles Live, 1985'te Best of Eagles ve 2000'de (dört CD'lik) Eagles - Selected Work albümünün 2. CD'si olan 'The Dark Side' CD'sinde yer aldı. |
Eagles grubu 1971 yılında Don Henley ile Glenn Frey'in bir araya gelmesiyle kuruldu. 1972 yılında çıkan ilk albümleri Take It Easy adını taşıyordu. Daha sonraları gitarist Don Felder gruba katıldı.
1976'ya kadar dört albüm çıkardılar. Lying Eyes adlı single'larıyla Grammy ödülü de kazandılar. Fakat en başarılı albümleri 1976 Aralık ayında çıkan Hotel California'dır ki dünya çapında 9 milyondan fazla satmış, Billboard listelerinde bir numaraya çıkmış ve Eagles'a Altın Plak ödülü kazandırmıştır. | İşte efsanevi kadro:
Eagles, Hotel California'yı seslendirdiği günlerde: Timothy B. Schmit, Glenn Frey, Joe Walsh, Don Henley ve Don Felder |
1981'deki son albümleri Eagles Live'dan sonra dağıldılar ve bir daha bir araya gelmeyeceklerini duyurdular. 14 yıl aradan sonra tekrar bir araya gelip Hell Freezes Over albümünü yaptılar.
Hotel California'nın öyküsü, Don Felder'in 12 telli gitarla giriş yapacağı bir şarkı tasarlamasıyla başladı.
Don Henley daha sonraları Rolling Stone dergisine verdiği bir röportajda, Hotel California şarkısının o tarihlerde Holywood'taki hayatın ve şöhret dünyasının sert gerçeklerini anlattığını söyleyecektir. "O günlerde her gün Cadılar Bayramı gibiydi. Ruhsal ve cinsel deneyler bir yerlerde karışıyordu" diye anlatır.
Şarkının rezonansı klasik mitolojik bir şekli andırır: Kahramanın, yolculuğu sırasında karanlık güçlerle karşılaştığı bir arayış öyküsü. "Hepsi de okulda öğrendiğim şeylerdi.. şu farkla ki, şarkının teması Güneybatı Amerika'da geçiyordu.." diye devam eder Henley.
Glenn Frey de bir röportajda şöyle diyordu:
"Bu Hotel California'yı da nasıl düşündük?.. Şöyle: sanki Alacakaranlık Kuşağı gibi çok sinematik bir şey olacak diye düşünmeye başladık. İşte birinci mısrada bir adam otoyolda gidiyor, biliyorsunuz, sonraki mısra ilerdeki bir otelden bahsediyor, sonra orada bir kadın var, içeri giriyor. Bilirsiniz, bu tarz işte.. Bir seferde hepsini ortaya koyuyorsunuz, illa ki bilerek de değil, ama bir araya geldiğinde güçlü bir anlatımı olan bir tarz, ve adeta bundan kendi sonuçlarınızı kendiniz çıkartıyorsunuz... Yani şiirsel ufuklarımızı genişletmeye çalışıyoruz ve garip bir mizansenden bir şeyler çıkartma gayretindeyiz, Don'ın yaptığı gibi...."
Hayat yolculuğunu yaparken pek çok yerde konaklarız. Bu yerlerin çoğu, dışarıdan göründüğünden farklıdır. Ve bazen dışarı çıkmak mümkün olmayabilir.
HOTEL CALIFORNIA
On a dark desert highway cool wind in my hair
Warm smell of colitas rising up to the air
Up ahead of a distance saw a shimmering light
My head grew heavy and my sight grew dim
So I had to stop for the night
Karanlık ve ıssız bir otoyolda arabasıyla yol almakta olan kahramanımız saçlarında serin bir rüzgar hissetmektedir.
(Araba cabriole veya camlar açık.. veya sunroof var o açık)
Uyuşturucunun ılık kokusu ise havaya dogru yükselmekteyken, ileride titrek bir ışık görünür... Kahramanımız farkeder ki kafası ağırlaşmiş görüşü bulanıklaşmıştır.. Trafik kurallarına saygılı bir sürücü olduğundan bu halde yola devam edemeyeceğini anlar ve geceyi geçirmek üzere bir yerde durması gerektiğine karar verir..
There she stood in the doorway heard the mission-bell
I was thinking to myself this could be heaven or this could be hell
Then she lit up a candle she showed me the way
There were voices down the corridor, thought I heard them say:
'Welcome to the Hotel California..
Such a lovely place..(such a lovely place)
Plenty of room at the Hotel California
Any time of the year you can find it here
Orası meğer bir otelmiş. Resepsiyon masasındaki zilin sesini (mission-bell deniyor) duyup gelir bir kadın ve içeri açılan kapının ağzında durur..Adamımız ise 'Burası ne biçim bir yer? Cennet mi cehennem mi acaba?' diye düşünmektedir. (Dante'nin ilahi komedyasını hatırlayınız.. Cennet ile Cehennem arasında -Araf'ta- kaybolmuş ruhlar meselesi)
Sonra kadın bir mum yakar ve yolu gösterir. Koridorun derinliklerinden gelen bir takım sesler duyar adamımız sanır (düşünür) ki o sesler şöyle demektedir:
'Hosgeldin(iz) Otel Kaliforniya'ya.. Ne sevimli bir yer
Bir sürü odası vardır.. Yılın her zamanı bulursun onu burada...'
Her mind is tiffany twisted she got a Mercedes Bends
She got a lot pretty pretty boys she calls friends
How they dance in the courtyard sweet summer sweat
Some dance to remember some dance to forget
So I called up the captain "Pease bring me my wine.."
And he said
"We haven't had that spirit here since nineteen sixty nine.."
Still those voices are calling from far away
Waking you up in the middle of the night just to hear them say:
"Welcome to the hotel california..
Such a lovely place .. such a lovely face
Living it up at the Hotel California..
What a nice surprise.. bring your alibis..."
Adamımızın gördüğü bu kız kafayı tam yemiştir. Ama kıvrak bir vucuda sahiptir. 'Arkadaşımdır..' diye tanıttığı pek çok hoş çocuk da arka bahçede 'tatlı bir yaz teriyle' dans etmektedirler.. Kimisi hatırlamak kimiyse unutmak için dans etmektedir. Bunu gören adamımız aşka gelir ve şef garsonu çağırarak 'bana şarabımı getirin..' buyurur.. Şef garson da der ki "Bu içkiyi/ruhu 1969'dan beri görememiştik.."
Dikkat: Kelime oyunu. Spirit İngilizce de hem 'ruh/espri' hem de alkollü içki anlamına gelir.. Don Henley yıllar sonra bir röportajda, şarkının burasında 'politik bir gönderme' yapıldığını söyleyecektir.
Adamımız ise gaipten gelen sesleri duymaya devam etmektedir. Uzaklardan gelen sesler geceleyin onu uyandırır ve adam seslerin şöyle söylediğini duyar:
"Hoşgeldin(iz) Otel Kaliforniya'ya..
Ne sevimli bir yer.. ne sevimli bir yüz
Otel Kaliforniya'da yaşarsın bunları (neşelenir/canlanırsın) ne hoş bir sürpriz... Şahitlerini getir .."
Mirrors on the ceiling and pink champaigne on ice
And she said "We're all just prisoners here of our own device.."
In the Master's Chamber they gathered for the feast
They stab it with their steely knives but just can't kill the beast
Last thing I remember I was running for the door
I had to find a passage back to the place I was before
"Relax.." said the night man "we're programmed to receive...
You can check out any time you like but you can never leave.."
Adamımız tavandaki aynaları ve buzlu pembe şampanyayı farkeder. (Muhtemelen kızla sevişmek üzere bir mekana çekilmişlerdir)
Kız ona der ki "Aslında hepimiz kendi aletimizin tutsağıyız burada"
(Buradaki alet/araç denilen sey sex dürtüsü, uyuşturucu tutkusu veya her ikisi de olabilir)
Büyük salonda (master's chambers) toplanırlar (birileri) ve parlayan çelik bıçaklarıyla 'hayvanı' bıçaklarlar ama öldüremezler..
(Buradaki hayvan- 'beast' vahşi ve iri hayvan oluyor.. İnsanın ruhu, vahşi içgüdüleri olabilir. YA DA, uyuşturucu müptelalarının kriz halindeyken gördükleri hayvan olabilir. Burada benim tefsir ilmim biraz yaya kalıyor) Belki de o kız, erkekleri kandırıp bir nevi kurban ayinine yemlik mi yapmaktadir...???)
Kahramanımız bir anda bu otelin gerçek yüzünü farkeder. Hatırladığı son şey kapıya doğru koşmakta olduğudur, daha önce bulunduğu yere çıkan bir geçit bulmak zorundadır.
"Rahatla..." der gece adamı.. "hepimiz almaya programlandık... istediğin zaman çıkış işlemlerini yaptırabilirsin ama asla ayrılamazsın..."
Şarkının finalindeki uzun gitar solosu boyunca adamın akibetini merak ederiz.
O artık sizin hayal gücünüzün onu götürdüğü yere gitmiştir.
Ve muhtemelen hep orada kalacaktır.
|