ABBA - The Day Before You Came (1982)

Bekleyişe dair öyküler ve benzetmeler çoktur. Bana sorarsanız en klasik olanları Godot ve Beyaz Atlı Prens'tir.

Niyesi var mı, canım? Hepimiz aslında bir Godot beklemekteyiz, gelsin de hayatımızı artık doğrudürüst yaşayalım diye. Bu Godot aslında hiç gelmeyecektir ama gene de bekleriz işte: Daha iyi bir iş bekleriz, daha büyük bir eve geçmeyi bekleriz, onu bekleriz, bunu bekleriz.. Hayallerimizi ve asıl yapmak istediklerimizi hep o zamana erteleriz. Şimdiki zamanı vekaleten yaşarız. Asıl numaralarımızı hep 'o zamana' saklarız, Godot bir gelsin de hele...

Ama hayat bir prova değildir. John Lennon'ın dediği gibi:
"Hayat, aslında siz başka şeyler planlarken olan biten şeylerdir"
(Life is what happens when you make other plans)


Herkesin Godot'su başka başka.. Ama bazılarının Godot'ları birbirine çok benzer, adeta ayrı bir kategori oluştururlar ki biz ona 'Beyaz Atlı Prens' diyoruz.

Tabii işin felsefesini bırakıp da gerçeklere dönerseniz böyle bir sosyolojik olgu, ütopya gerçekten söz konusudur. Beyaz Atlı Prens değilse bile 'Beyaz Atlı Prens beklentisi' GERÇEKTEN mevcuttur.

Hani bir halk türküsü vardır, belki duymuşsunuzdur: "Gide gide bir söğüde dayandım" diye..

Günümüzde en modern hanımlarımızın bile gide gide dayandıkları söğüt dalı nedir? 'Beyaz Atlı Prens'tir tabii, başka ne olacak?
(Eskiden bunun Zetina dikiş makinası olduğuna dair rivayetler de dolaşırdı)

Eh tabi! Şöyle sizi sevecek, koruyacak, kollayacak, zengin, müşfik, yakışıklı, efendime söyleyeyim, şan-şöhret ve iyi ahlak sahibi, toplum içinde tanınmış ve muteber bir prens olsa fena mı olur? Aman efendim, olsa da yesek...

Bu kadar laf da nereden çıktı şimdi?
Abba'nın The Day Before You Came şarkısını beş yüz yetmiş sekizinci defa dinlerken aklıma geldi işte bunlar.

Agnetha Åse Fältskog bu monoton ritmli şarkıyı monoton bir tarzda söylerken aslında 'yalnız' kadının 'monoton', anlamsız ve mutsuz hayatını seslendirmiş oluyor.

Şarkıdaki günlük hayata dair ayrıntılar çok belirgin şekilde anlatılır. İşe giderken binilen tren, imzalanmayı bekleyen kağıt yığınları, öğlen yemeğinde oturulan yer, içilen bilmem kaçıncı sigara, eve dönerken paket yaptırılan hazır Çin yemeği ve televizyonda seyredilen Dallas dizisi bile şarkıya sokulmuş.

Aslında bu 'önemsiz' detayları çıkardığınızda, kadının hayatında başka bir şey kalmadığını farkediveriyoruz. Kadın da farkında bunun. 'Birisinin' gelmesiyle herşey değişiverecek sanki. Şarkının sözlerine bakacak olursanız, aslında değişmiş de...

THE DAY BEFORE YOU CAME

Must have left my house at 8 because I always do
My train, I'm certain, left the station
Just when it was due
I must have read the morning paper
Going into town
And having gotten through the editorial
No doubt I must have frowned
I must have made my desk around a quarter after 9
With letters to be read
And heaps of papers waiting to be signed
I must have gone to lunch at half past 12 or so
The usual place, the usual bunch
And still on top of this I'm pretty sure
It must have rained
The day before you came

I must have lit my 7th cigarette at half past 2
And at the time I never even noticed I was blue
I must have kept on dragging
Through the business of the day
Without really knowing anything
I hid a part of me away
At 5 I must have left, there's no exception to the rule
A matter of routine, I've done it
Ever since I finished school
The train back home again
Undoubtedly I must have read the evening paper then
Oh yes, I'm sure
My life was well within its usual frame
The day before you came

Must have opened my front door at 8 o'clock or so
And stopped along the way
To buy some Chinese food to go
I'm sure I had my dinner watching something on TV
There's not, I think
A single episode of Dallas that I didn't see
I must have gone to bed around a quarter after 10
I need a lot of sleep
And so I like to be in bed by then
I must have read a while
The latest one by Marilyn French
Or something in that style
It's funny, but I had no sense of living without aim
The day before you came

And turning out the light I must have yawned
And cuddled up for yet another night
And rattling on the roof
I must have heard the sound of rain
The day before you came

The Day Before You Came ifadesi geçmiş zaman kipinde çekildiğine göre, şahıs gelmiş olmalı. Ama bu şarkıyla ilgili olarak beni düşündüren iki şey var:

  1. Şahıs gerçekten gelmiş olsa, bunca önemsiz detayı anlatmaya ne gerek vardı? Gelen şahsa odaklanırdı şarkıcımız. Demek ki aslında gelen giden yok, kadın artık halüsinasyon görme aşamasına mı gelmiş yoksa? Vah vah...
  2. Şarkıdaki bir dizeye dikkatinizi çekerim:
    "Oh yes, I'm sure my life was well within its usual frame, the day before you came" diyor.

    Bu laf belki yüz on değişik şekilde yorumlanabilir ama benim yorumum şu:

    Bu kadar özlemle bekledikleri 'beyaz atlı prens' karlı dağların ardından yollara düşüp kapılarına kadar gelse bile, kadın milleti gene de "Nerden çıktın sen başıma yaa? Benim hayatım sen gelmeden önce valla daha iyiydi.." şeklinde nankörlüğünü yapıp kavgasını çıkaracaktır.

Yani Beyaz Atlı Prens bile kadın milletine yaranamayacaktır sonuçta!..


Müzik ve Nostalji yazıları için TIK'layın

'Eskinin Adamıyla Nostaljinin Sesi' radyo programına SESLİ mesajla katılmak için TIK'layın!
"Eskinin Adamıyla Nostaljinin Sesi" radyo programına SESLİ mesajla katılmak için TIK'layın!


Müzik Zevkinizi Kendiniz mi Belirliyorsunuz?


Rock Müzik Dinleyicisinin "Kimse Bilmiyor" Sevinci


Sokak Çocuğu Ali ve 'Aşkımı Süpürmüşler' Şarkısı


Sosyal Medyada Paylaşılan Matematik Sorularının Arkasında Ne Yatıyor?

Çocukluğumuzun kahramanları III - KIZILMASKE
KIZILMASKE

Çocukluğumuzun Kahramanları IV - Sihirbazlar Kralı MANDRAKE
Sihirbazlar Kralı MANDRAKE