Duran Duran - The Reflex (1984)

Doğrusunu söylemek lazım: Laf olsun, torba dolsun diye yazılan şarkı sözleri günümüze özgü bir şey değil. 1980'lerde de 'laf olsun' diye yazılmış şarkı sözleri vardı. Müziğin ritmiyle danseden ve kendinden geçen insanların şarkı sözlerine pek de dikkat etmeyeceği varsayılıyordu herhalde.

"Peki bugünkü şarkılarla aradaki fark nedir?" derseniz... Bugünkü (özellikle Türkçe pop) şarkılardaki sözlerin saçma ve anlamsız olması bir kural olmuş. Başka türlü olursa yadırgıyoruz. Halbuki o zamanlar bu durum 'henüz' bir istisnaydı.

VH1 kanalında Duran Duran'ın The Reflex şarkısı çalıyor ve ben de düşünüyorum:
"1980'lerin ortasında İngiltere'de yaşayan bir genç olsaydım, bu lafların aslında ne demek istediğini anlar mıydım?"

Sonra da başka bir fikir takıldı aklıma.. Bugün Türkiye'de (belki dünyanın başka yerlerinde de) hiçbir şey anlamadığı konular hakkında saçma sapan yazılar yazan insanlar yok mu? Var!

Bilip anlamadan desteksiz atarsın, sorarlarsa buna 'yaratıcı yazarlık' der çıkarsın.

Dahası, 'bilip bilmeden' yazılan bu tür uyduruk yazılarda keramet arayan, yeri geldiğinde "Vay anasını yahu, döktürmüş adam.." diyen okurlar yok mu? Eh, o da var..

Un var, şeker var, yağ var. Helva yapmayanı dövmek lazım! Duran Duran'ın The Reflex şarkısı hakkında yazayım da alem 'müzik yazarı' görsün!

(Bu stil ses getirecek olursa gelecek sefer de Alphaville'in Big in Japan şarkısını irdeler, köşe yazarlığıma kuş kondururum. Nasrettin Hoca'nın dediği gibi: Ya tutarsa?)

Şimdi size Duran Duran adı nereden geliyor; grup ne zaman, kimler, tarafından nasıl kuruldu; sonra bölünüp nasıl Arcadia ve Power Station gruplarına ayrıldı; bilahare eski ekipten üç kişi nasıl tekrar bir araya gelip grubu tekrar oluşturdu gibi konuları anlatmayacağım. Okurken canınız sıkılmasın!

Şarkımızda anlatılan şudur:

Duran Duran'ın solisti Simon LeBon işsiz - güçsüz, aylak takımına mensup bir delikanlıdır. Mahallenin kabadayısı 'Yedibela Gordon MacFlerty'den (bu ismi şimdi uydurdum) borç almış ama ödeyememiştir. Sebebini bilemiyoruz, kadın meselesi olabilir. Herneyse, Gordon bu hareketi delikanlı raconuna aykırı bulur ve Simon'a hareketin Allah'ını göstermek arzusuyla yanıp tutuşur. (Var mı öyle mahallenin delikanlısına borç takmak?) Simon'ı yanında manitasıyla pub'da takılırken yakalar. Aralarında geçen konuşma, işte The Reflex şarkısının sözleridir...
(The Reflex burada 'kodumu oturtma hareketi' manasına gelmektedir, yerseniz yani)

THE REFLEX

You've gone too far this time
But I'm dancing on the valentine
I tell you somebody's fooling around
With my chances on the dangerline
I'll cross that bridge when I find it
Another day to make my stand
High time is no time for deciding
If I should find a helping hand

HAREKETİ ÇEK

Aha bu sefer çok ileri gittin hacı
Yahu dur biraz, yanımda manita var
Bak sana ne diyecem:
Birileri manitana asılıyor, kuş elden uçacak
Yolunu bulsam var ya, voliyi vuracam
O zaman göreceksin bendeki havayı
Sendeki bu kafayla zor iş, oğlum..
Bir el uzatanım olsa keşke...
Kimse bana koltuk çıkmıyor ki

Why don't you use it
Try not to bruise it
Buy time don't lose it
Burada Simon LeBon WHY, TRY ve BUY kelimelerini uzatıp sallayarak söyleyecek ve kafiyeli bitirecek diye USE, BRUISE, LOSE fiileri kullanılmış.
İlla ki bir anlam çıkaracaksak, şöyle derim ben:

Eh kafayı kullan o zaman
Sana şöyle bir geçireyim
Doktordan birkaç gün rapor alıp
Zaman kazanırsın
Ama dikkat et, tipin kaymasın
The reflex is a lonely child
Just waiting by the park
The reflex is in charge of
Finding a treasure in the dark
And watching over lucky clover
Isn't that bizarre
Every little thing the reflex does
Leaves you answered with a question mark
Hareketine kurban!
Bir çaktın, parkta bekleyen yalnız çocuk misali
Dört yapraklı yonca arıyorsam ne olmuş yani
İşin esprisi bu, koçum
Bu hareket sana öyle bir cevap verir ki
Yeni bir soru işaretiyle oturur kalırsın!

(PARK ve DARK kelimelerinden kafiye yapmak için bu kadar ıkınmanın gereği nedir yani? İngilizce'de LARK ve HARK diye iki kelime daha var benim bildiğim. Biraz da onlara abansalar ya!)
I'm on a ride and I wanna get off
But they won't slow down the roundabout
I sold the Renoir and the TV set
Don't wanna be around when this gets out
Girmişim bu tezgaha, çıkmak istiyorum
Ama bırakmıyorlar ki birader
Renoir tablosuyla televizyonu da sattım
Moralim o kadar bozuldu ki
Adamlar malları evden çıkarırken
Ortada görünmek istemiyorum
So why don't you use it
Try not to bruise it
Buy time don't lose it
Eh o zaman sen de saksıyı çalıştır
Hareketini çek birader
Bak çakıyorum gözüne
Aman morartma ağam
O kadar da kötü değil yahu
(Yakıştı vallahi..)

Canlarım benim, Eskinin Adamı'nın yaptığı bu açıklama sizde "Bu herif kafayı mı yedi yahu?" şeklinde bir soru işareti oluşturduysa,

Every little thing the reflex does leaves you answered with a question mark

cümlesinin manasına ermişsiniz demektir.

Alnınızdan öperim. Sağolun, varolun!


Müzik ve Nostalji yazıları için TIK'layın

'Eskinin Adamıyla Nostaljinin Sesi' radyo programına SESLİ mesajla katılmak için TIK'layın!
"Eskinin Adamıyla Nostaljinin Sesi" radyo programına SESLİ mesajla katılmak için TIK'layın!


Müzik Zevkinizi Kendiniz mi Belirliyorsunuz?


Rock Müzik Dinleyicisinin "Kimse Bilmiyor" Sevinci


Sokak Çocuğu Ali ve 'Aşkımı Süpürmüşler' Şarkısı


Sosyal Medyada Paylaşılan Matematik Sorularının Arkasında Ne Yatıyor?


GIRGIR Mizah Dergisinin Öyküsü


1964-1966 İngiliz Beat Müziğinin Amerikan İstilası

Çocukluğumuzun kahramanları III - KIZILMASKE
KIZILMASKE

Çocukluğumuzun kahramanları I - Mister NO
Mister NO