ve huzurlarınızda The Moody Blues O zamanlar FM bandından müzik yayını yapan bir tek TRT 3 radyosu vardı. Şanslıysanız Polis radyosunu da dinleyebilirdiniz ama onların ne zaman ne çalacağı belli olmazdı. Pink Floyd'tan hemen sonra Ferdi Tayfur şarkısı çaldıklarını hatırlıyorum.
Bense boş vakitlerimde TRT 3'te çalan parçalardan kasete çekmek suretiyle kayıtlar yapıyordum. Bu uğurda pek çok Cumartesi öğleden sonralarını evde, radyo başında, parmağım REC düğmesinde alesta vaziyette geçirmişliğim var...
Konsantrasyon istiyordu bu iş.. Kaset daima hazır pozisyonda olacak ve siz dikkatinizi çalmakta olan parçalara vereceksiniz. Şarkının girişinden, o şarkıyı daha önce aynı kasete kaydedip kaydetmediğinizi bileceksiniz. Bazen adını bilemediğim ama sound'u hoşuma giden şarkıları da kaydettiğim olurdu tabii.
İşte ilk Moody Blues şarkısını o zaman duydum (ve kaydettim): The Other Side of Life!
Çarpıcı ve şiirsel bir sound'ları vardı. Şarkıda derin anlamlar olmalıydı, yoksa hayatın ÖTEKİ tarafına geçmekten niye bahsetsin? Ne anlatıyordu bu şarkı böyle?
Ha, bir de o vakitler Bahariye'deki Moda sinemasının olduğu pasajdaki kitapçılara da dadanmıştım. Ucuz cep romanları falan, keseme ve keyfime göre ne bulursam alıyorum. Oradaki kitapçılar daha sonra bu romanları uygun fiyata gene geri alabiliyorlardı.
O sıralarda 1971 basımlı Strawberry Soldier kitabını da oradan almışım ve içine gömülmüşüm.. Vietnam'dan dönen bir askerin uyuşturucuya alışıp hippilere karışmasını anlatıyor kitap.
Strawberry Soldier romanının bir yerinde, birisi savaş gazisi iki hippi, yanlarına iki kız alır ve uyuşturucuyu çekip Moody Blues konserine giderler.. Romanın asıl kahramanı Dan, Moody Blues'un müziğine hayran olur ve "Aman Tanrım! Bu kadar duyarlı bir müziği nasıl yapabiliyorlar böyle?" diye sorunca, arkadaşı cevaplar
Şimdi tabii, bu dediğim alt tarafı bir 'romanda' geçen bir dialog. Üstelik uyuşturucu çekmiş iki kişi arasındaki bir dialog. Ama Moody Blues'la ilgili olarak şu iki noktaya dikkat: 1971'de yazılan bir romana girecek kadar meşhurmuşlar (ve 1980'lerde zaten nostalji olmuşlar) ve de bu adamların şarkılarındaki 'derinliği' -eğer varsa- anlamak için kafayı bulmuş olmak gerekiyor.
Nights in White Satin şarkısını ise epey sonra dinleyeceğim ve uzun zaman 'Acaba bunlar KNIGHTS in white satin mi diyorlar yoksa? diye düşüneceğim. Kafam büsbütün karışacak..
Nedir yani bu metafor?
|
|
Tweets by Eskinin_Adami |